top of page
Search

Schoenberg, Ekspresyonizm ve Atonalite



Schoenberg kendini kaçınılmaz bir tarihsel güç olarak görmüştür. Öyle ki kendisine ünlü besteci Arnold Schoenberg mi olduğu sorulunca ''Kimse bu işi yapmak istemedi, o yüzden ben yapmak zorundaydım'' şeklinde cevap vermiştir. Daha alt tabakaların tabi olduğu ''halk tarafından kabul edilme'' ritüeline tabi olmadan bir klasik olmayı başarmıştır. Günümüzde artık başarılarının kalıcılığı güvence altında, bıraktığı etki kabul ediliyor olsa da: çalışmalarının önemi hala tartışma konusu olmaktadır.

Bugün eskisi gibi dinleyicileri onun önemi hakkında ikna etme yükümlülüğünde olmasak da, onun çalışmalarının doğasında bulunan karşı koyma halini göz önünde bulundurmak önemlidir.

''Zamanın 1914 öncesinde olduğu gibi normal olduğunu varsayalım, böyle bir durumda günümüzün müziği tamamen farklı bir durumda olurdu.''

Arnold Schoenberg, 1936



Tarihsel, sosyo-kültürel bir bakış açısıyla bu cümleyi irdelemek gerekirse; Schoenberg'in Dünya Savaşı zamanında savaş için yazılan Edward Elgar'ın ''Carillon'', Max Reger'in Alman ordusuna ithafen yazdığı ''A Patriotic Overture'' gibi eserleri düşünerek. Savaş olmasaydı böyle eserlerin yazılmayacağını bildiğini görüyoruz. Aynı zamanda henüz çok az bir eser yayımlamışken savaşta hayatını kaybeden George Butterworth, Cecil Coles gibi bestecileri de hesaba katmak gerekir. Bununla birlikte savaşın trajedisini anlatan meşhur Vaughan Williams'ın Pastoral Senfonisi, Elgar'ın Çello Konçertosu gibi eserler yazılmıştır. Stravinsky'nin Three Pieces for String Quartet ve Alban Berg'in Three Orchestral eserleri içerilerinde marş ritimleri bulunduğundan savaşın müziğe olan etkisini görmemiz açısından önemlidir. Son olarak söylemek gerekir ki Schoenberg, hiçbir zaman savaş yanlısı olmamıştır.

Atonalite

Müzikal dışavurumun ifade ettiği birincil anlamlardan biri disonans'tır. Daha açık olmak gerekirse basit bir ifadeyle gerilim ve rahatlama hissidir. Bu en azından Rönesans'tan beri Batı Müziği için kullanabileceğimiz bir ifadedir.

Disonans hakkında bilinen iki yanlış düşünce vardır. Birincisi disonans'ın hoş olmayan sesler olduğu, ikincisi de disonans'ın var olması için en az iki notanın duyulması gerektiğidir. Bu iki konunun doğrusunu bilmek, disonans'ın müzikte özgürleşmesini anlamamız yolunda faydalı olacaktır.

Öncelikle disonans seslerin çirkin ve hoş olmayan bir yanı yoktur. Vincent Persichetti'nin ''21.yüzyıl Armonisi'' kitabında bahsettiği gibi ''Herhangi bir notadan sonra herhangi bir nota gelebilir, herhangi bir nota, başka bir nota ya da notalarla aynı anda çalınabilir ve herhangi bir grup nota, başka bir grup nota tarafından izlenebilir.''

Hangi seslerin consonans ve dissonans olarak kabul edilecekleri tarih boyunca değişken bir halde karşımıza çıkmaktadır. Bunun kültürel farklılıklar ile yakın bir ilişkisi bulunmaktadır. Örneğin üçlü ve altılı aralıklar kesin olarak disonant kabul edilmeden önce 14. yüzyıldan beri consonans kabul edilmekteydiler. Diğer bir tarafta dörtlü aralıklar, Rönesans'a kadar beşli aralıklar gibi consonans kabul edilmekteydi.

Disonanslar kullanıldıkları müzikal dilin içerisinde tanımlanmaktadırlar. Bu özellikleri ilk paragrafta bahsettiğim gerilim ve rahatlama hissiyatını sağlamalarından gelmektedirler.

Bu disonanstan consonansa hareket tıpkı edebiyattaki gramer kuralları gibi, bir takım armonik kurallara bağlı gerçekleşmektedir ve bu kurallar sadece birden fazla ses içeren eserleri kapsamazlar. Eşliksiz çalınan tek bir melodi de birçok ses içeren karmaşık eserlerdeki gerilim ve rahatlama hareketine sahiptir. (Tekrardan Batı Müziği hakkında konuştuğumuzu belirtmeliyim) Kısaca özetlemek gerekirse bir melodinin içerdiği birimler birbirine karşı uyumlu ya da uyumsuz olabilirler.

Bu doğrultuda baktığımız zaman, başarılı bir şekilde yazılmış bir melodi, ilk bakışta armonik yapısını da ima edebilmektedir. Örneğin Bach temaları, çoğu zaman kendi baslarını ve hatta bazen ara sesleri bile sağlarlar. Armoni, seslerin doğal niteliklerinden çok onlara önem kazandrma yollarından biridir.






 
 
 

Comentários


©2021 by Baris Daghan.

bottom of page